18 Haziran 2016 Cumartesi

Euro 2016 son maçları öncesinde kısa bir tahminleme;

A Grubu; 1-Fransa 2-İsviçre 3-Romanya (4 Puan)
B Grubu; 1-İngiltere 2-Galler 3-Slovakya (3 Puan)
C Grubu; 1-Almanya 2-Polonya 3-K.İrlanda (3 Puan)
D Grubu; 1-İspanya 2-Hırvatistan 3-Türkiye (3 Puan) (Duygusal tahminleme yapılmıştır)
E Grubu; 1-İtalya 2-Belçika 3-İsveç (2 Puan) (Burası karışabilir)
F Grubu; 1-Portekiz 2-Macaristan 3-İzlanda (3 Puan-) (Avusturya sürprizi gelebilir)

Muhtemel Eşleşmeler; 

En iyi 3.Grupları (Türkiye'nin çıkması ümidiyle-Fatih Terim balı hesaba katılmıştır);
Romanya, Slovakya, Türkiye, İzlanda (A-B-D-F Gruplarından)
İki maç sonundaki -4 averajımızla en iyi 3.lük ihtimalimiz baya zor gözüküyor bu arada.

Olası Eşleşmeler;

Fransa-Türkiye
İngiltere-Romanya
Almanya-Slovakya
İspanya-İzlanda
İsviçre-Polonya
Portekiz-Belçika
İtalya-Hırvatistan
Galler-Macaristan

Olası Çeyrek;

İspanya-Polonya
İngiltere-Portekiz (Belçikadan ümidim yok)
Almanya-İtalya (Hırvat sürprizi beklenir)
Fransa-Galler

Abartı Tahmin Yarı Final;

İspanya-Portekiz
Almanya-Fransa

Final;

Fransa-İspanya












3 yorum:

  1. Turnuvanın 24 takıma çıkarılmasıyla ilk defa ortaya çıkan 2.turda günün karşılaşmalarına kısaca göz atalım.
    İsviçre-Polonya: İsviçre, Birleşmiş Milletleri andıran kadrosuyla grubunun da zayıf olmasının etkisiyle kendisini 2.tura attı. Arnavut-Kosova kökenli futbolcuların ön plana çıkmasının da nedeniyle işin teknik yönünü de çok geliştirdiler. Polonya 70li ve 80li yıllardaki Latolu, Boniekli efsanevi kadrosundan sonra ilk kez böylesine müthiş bir jenerasyon yakaladı. Savunmayı iyi yapmalarının da yanında çok iyi bitirici ayakları var. Hala Lewandowski sahneye çıkmadı. Korakor mücadelenin yaşanmasının beklendiği maçta turu geçen taraf Milik-Lew-Bla üçlüsüyle Polonya olur.
    Galler-Kuzey İrlanda: Kuzey İrlanda 9 kişilik savunma hattı ve Alman hücum silahlarının becereksizliği nedeniyle buraya geldi. Galler artık ilk kez favori. Yoğun miktarda Premier Lig ve az da olsa Championship takviyeli kadrosu ve Bale, Ramsey, Allen gibi yüksek profilli oyuncularıyla ilk kez katıldığı turnuvada Galler çeyrek finalde diyebiliriz.
    Hırvatistan-Portekiz: Günün merakla beklenen mücadelesi. Yugolardan ayrıldıktan sonra büyük turnuvaların çoğuna katılan Hırvatlar Avrupa Futbol Şampiyonalarında çeyrek finalden öteye geçemedi. Bu nesil bu başarının ötesine geçebilecek güçte. Oyun kurucu sağ ve sol kanatlarıyla, oyunun her iki yönünü oynayan zengin orta sahasıyla, henüz kendini bulamamış Mandzukic yerine Kalinic hamlesiyle çok rahat skor üretebilecek güce sahipler. Zayıf yönü Vida ve Corluka'dan oluşan savunma tandemleri. Turnuva'dan sonra Ah Lovren ah diyebilirler. Portekiz'in hızlı ayaklarıyla bu madeni işlemesi lazım. Portekiz'de Ronaldo'nun tek forvet oynaması kanatlardaki hücum etkinliğini biraz zayıflatmış. Sol açık oynayıp kazanılan toplarla dikine hızlı çıkan Ronaldo bu turnuvada sanki daha etkin olabilirdi. Yine de bu maçta golcü olarak forma giymesi daha doğru olur gibime geliyor. Portekiz bu maçta daha çok ispata gerek duyan taraf olacak. Çok hızlı, kaliteli bir mücadele bizleri bekliyor. Daha oturmuş düzeniyle, Modric ve Rakitic farkıyla, hücum zenginliğiyle çeyrek finale çıkan taraf Hırvatlar olur.
    To be continued.




    YanıtlaSil
  2. 2. turun diğer karşılaşmalarıyla varsayımlar üzerinden yaptığımız tahminlere devam edelim. Son zamanlarda isabet yüzdemiz çok yüksek olmasa da kısaca yine bir göz atalım. 2.günün karşılaşmalarında ilk günkü dengeli mücadelelerden farklı olarak favoriler ön plana çıkıyor.
    Fransa-İrlanda: Fransa 1998 ve 2000'deki zaferlerinden sonra kanımca ilk kez böylesine dengeli ve dinamik bir takım kurdu.Ev sahibi olmanın da avantajıyla kupaya uzanmak isteyeceklerdir. Grup müsabakalarından adından sıkça söz ettiren bir Payet vardı. Fransa son 3 turnuvadan daha iyisini yapmak istiyorsa Griezmann ve Pogba'nın da sahneye çıkması gerekir. İrlanda ise rakibe alan bırakmayan, yardımlaşmalı savunmasıyla 2. tura geldi. Kadro mücadele düzeyi yüksek isimlerden oluşmakta, hücumda ise Galler'in aksine pozisyon yaratacak, adam eksiltecek, ince işleri yapacak oyuncu eksikliği duyuyorlar. Dolayısıyla ilk gol İrlanda için çok kritik. İlk golü yedikleri takdirde maçı çevirme şanslarını çok düşük olarak görüyorum. Bilakis 2. golü yemeleri daha olası duruyor. Fransa antipatimden ve İrlanda'yla oynanan playoff maçında Fransa'yı 2010 Dünya Kupası'na taşıyan Henry'nin eliyle düzelterek yaptığı asistden dolayı gönlüm İrlanda'dan yana. Ancak Fransa'nın bir sürprize izin vereceğini düşünmüyorum.
    Almanya-Slovakya: Slovakya ilk kez katıldığı turnuvada üzerine düşeni yaptı. Hamsik'in önderliğinde sağlam savunma kurgusuyla grup maçlarında bilhassa Rusya karşısında birbirinden şık 2 gole de imza attığı maçta güzel bir futbol ortaya koydu. Almanya bildiğimiz Almanya, Lineker'in dediği gibi kazanmaya programlı bir Almanya. Gelenler, gidenler, emekli olanlar oluyor ancak makine düzeninde sistem tıkır tıkır işliyor. Kimmich ve Hector çok başarılı olsa da yine de gözler Philipp Lahm'ı arıyor. Löw, Mario Gomez'i artık ilk 11'e entegre etmeli. 4-6-0 düzeninde birisinin forvet rolünden çalmasına ihtiyaç duymamalı. Madem böyle bir aktör arıyorsun, o zaman Marco Reus'u kadroya niye almadın diye sorarlar adama? Energie Cottbus takımına Alman forması giydirsen Almanya yine şampiyonluk adaylarının başında gelir.
    Macaristan-Belçika: Dünya futbol tarihine damga vuran Puskaslı dönemden sonra son 30 yıldır kaydadeğer bir başarı gösteremeyen Macar futbolu adeta altın çağını yaşıyor. İzlandalı, Portekizli, Avusturyalı gruptan 1. çıkarak müthiş bir başarı yakaladılar. Ancak karşılarına çıka çıka son yılların en pahalı takımı Belçika çıktı. Görece daha zayıf takımlarla karşılaşması halinde çeyrek final şansı olabilirdi. Ancak İtalya'ya yenilerek 2. olan Belçika şanslı bir fikstür yakalamışa benziyor. Yarı finalde Portekiz-Belçika maçı ihtimali çok kuvvetli görünüyor. İtalya maçından sonra De Bruyne'yi orta sahaya yerleştirmeleri, kanatta Carrasco'ya şans vermeleri, Pereiravari üçlü ön liberodan vazgeçip Dembele'ye formayı teslim etmeleri Belçika'nın ileri gitmesi adına umutları yeşertti. Bu kağıt üstünde el yakan kadro artık daha iyi futbol sergileyip futbol kamuoyunu altın çocuklar olduklarına inandırmaları gerekir. İlk maçtan sonra yanlışları düzelten Belçika şanslı kuranın da etkisiyle en azından yarı final yapar gibime geliyor.

    YanıtlaSil
  3. Günün karşılaşmalarını kısaca analiz etmeye devam edelim.
    İtalya-İspanya: Final gibi bir maç diyeceğim gibisi fazla olacak. Zira bu iki takım son şampiyonada final oynamışlardı. Devamlı vurguladığımız üzere İtalya her zaman İtalya'dır. Kimse İtalya'nın gücünü test etmeye kalkmasın. İtalya'nın final oynaması da kupayı alması da sürpriz değildir, hangi kadroyla gelirse gelsin. İtalya bu turnuvada defans yapan bir takım değil, defansı iyi yapan bir takım. Catenaccio'yu modernize ederek kazanılan toplarla hücuma hızlı çıkan bir görüntüleri var. Antonio Candreva'nın bir sakatlığı söz konusuydu, oynamazsa büyük kayıp olur. Yerine kadroya girmesi muhtemel olan Matteo Darmian o bölgeye ilaç olabilecek nitelikte değil. Tecrübe abidesi üçlü defans hattı İspanya'nın hızlı tiki taka futbolu karşısında sos verebilir. Bir de bu turnuvada şu ana kadar fazla forma şansı bulamayan Lorenzo İnsigne'ye parantez açmakta fayda var. İtalya'nın bu oyun yapısına daha uygun futbolcu gibi geliyor bana. Kanatlara açılan toplarla hızlı katedip içeriye girerek sonuçlandırma özelliği İnsigne'de fazlasıyla mevcut.

    İspanya yıllardır bildiğimiz İspanya. Altın jenerasyonundan Xavi ve Xabi Alonso'yu kaybetse de kadroya Fernando Torres'i, Santi Cazorla'yı, Juan Mata'yı, Isco'yu, Jesus Navas'ı almama lüksleri var. Bu kadroyla 1-2 büyük turnuvada daha iş yapabilirler. Sergio Ramos, Gerard Pique, Andres Iniesta ve David Silva'dan sonra yerlerini doldurmaları zor görünüyor. Gelecek sene tekrar Real Madrid formasıyla izleyeceğimiz Alvaro Morata'yı Juventuslu arkadaşlarına karşı izleme şansı yakalayacağız. Organize İtalyan defansını aşmak çok zor olsa da bunu başarabilecek en iyi takım da İspanya olarak görünüyor. Çeyrek finalde bir başka final Almanya-İspanya maçı olarak görünürken Fransa da ellerini ovuşturarak maçları izlemeye devam ediyor olsa gerek.
    İngiltere-İzlanda: İngiltere grup aşamalarını kolay geçip şampiyonalarda bir türlü istediği sonucu alamayan bir takım. Bu sonucun ortaya çıkmasında futbol stillerinin demode olmasının yanı sıra penaltılarda elenmelerinin şanssızlığı da var. Aslında bu da bir türlü üst düzey kaleci yetiştirememelerinden kaynaklanıyor. Yolu Bursaspor'dan geçen Scott Carson'dan David Seaman'a, David James'den Joe Hart'a kadar İngiliz milli takım kalesi Peter Shilton'dan beri emin ellerde değil.
    İngiliz futbol takımı siyaseten Avrupa Birliği'nden çıksa da futboluyla bu kez Avrupa futboluna adapte olmuş görünüyor. Tottenham bozması milli takımıyla bu turu geçmeleri son derece olası görünüyor. Genç oyunculardan kurulu dinamik kadrosuyla bu turu geçtiğini varsayarak çeyrek finalde Fransa önünde işlerinin çok zor olduğunu düşünüyorum. Ancak önümüzdeki turnuvalarda Eric Dier, Dele Alli, John Stones, Ross Barkley, Harry Kane, Marcus Rashford gibi pırıl pırıl gençlerle finalleri görebileceklerini zannediyorum.
    İzlanda ise coğrafyalarının futbola çok da müsait olmamasına rağmen, sığ bir bakışla bizim 78 milyondan çıkaramadığımız 11'i 330.000 bin insandan çıkararak adeta tarih yazıyor. Bunda ekonomik kriz nedeniyle dışarıya ihraç ettiği futbolcuların etkisi büyük. Öne çıkan özellikleri hava toplarını toplamaları ve sert savunma hatları oldu. Renkli seyircileriyle İrlanda'yla birlikte turnuvanın gülen yüzleri oldular. Düşündüğüm sürprizi de grupta Portekiz'i geçip 2. olarak gerçekleştirdiler. Bundan öteye gitmeleri açıkçası ihtimaller dahilinde görünmüyor. Bu sarı kafalı çocukları her zaman tebessümle hatırlayacağız.

    YanıtlaSil